27 Nisan 2008 Pazar

KARŞIYAKA(lıyım)

Bu şehire taşınalı dokuz sene olacak(bir ay sonra)...Şimdi "Nerelisin?" diyenlere İzmir'liyim diyorum..Halbuki alışmam çok zor olmuştu..HERŞEYİ İstanbul'da bırakıp,bir akşam vakti tüm sevdiklerimle vedalaşıp,otobüse bindiğimde çok heyecanlıydım...Bütün yolu uyumadan, yeni hayatım hem de bilmediğim bir şehirde nasıl olacak acaba diye düşünerek geldim buraya...
Daha ilk akşamdan annemin kokusu esmişti burnuma..annem ,babam,J.D,...vs "haydaaaa nasıl yaşarım ben burada?"Özledim,evime gideceğim deme şansım yok artık..Çocuk oyuncağı değil ki bu..Günler yavaş hem de çok yavaş geçiyor gibi geldi...Burası İstanbul gibi değildi hala da değil..Ama buranın İstanbul'dan daha güzel olduğunu yaşanılası bir şehir olduğunu anlamam da uzun sürmedi..Çocukken İzmir'den bir akrabamız gelmişti bize adını o zaman duymuştum hatta "anne bak deniz de varmış bir yaz biz de gidelim" dediğimde,"yok kızım oranın denizine girilmez hem de pis kokar orası"demişti(körfezden bahsediyordu sanırım)Evet belki kokuyordu ama tek kusuru da buydu zaten...O kadar alıştım ki buraya artık doğup büyüdüğüm İstanbul beni korkutuyor bile ailem hala orada olmasa bırak yaşamayı gezmeye bile gitmem artık...
Buraya geldiğimde ilk evimiz Karşıyaka'daydı..İzmir'le aralarındaki çekişmeyi zamanla öğrendim..denizin bir tarafı İzmir diğer tarafı Karşıyaka sanki ayrı iki şehir gibi bahsediyorlar ve özellikle gençleri birbirlerinden hiç hazetmiyorlar..Karşıyaka'da otura otura ben de Karşıyaka'lı oluverdim belki de bundan bir ayrıcalık gibi bahsedilmesi beni cezbetti...Evet ben Karşıyaka'lıyım ve 35 plakanın buçuk kısmı olmaktan çok mutluyum..
Artık çekirdeğe çiğdem,domatese domat,pancara çükündür,bostan patlıcanına topan patlıcan diyorum,kahvaltılarımı boyozla yapıyor arada bir de gevrekle renklendiriyorum..İş yerinde yemekleri beğenmezsem kumru yiyorum,akşamın bir vakti yalnız başıma evime dönerken hiç korkmuyorum çünkü ben Karşıyaka'lıyım...Ege'nin incisi dedikleri,Türkiye'nin en medeni,en temiz,en güler yüzlü insanlarının yaşadığı muhteşem bir şehirde yaşıyorum.
İstanbul'u buraya taşımaktansa kendim İzmir'li olmayı tecih ettim çok da iyi etmişim...
SEVİYORUM SENİ KARŞIYAKA...

24 Nisan 2008 Perşembe

23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI


Biliyorum aynı zamanda ve en önemlisi Ulusal Egemenlik Bayramı fakat bu sefer sadece Çocuk bayramı kısmından söz etmek geldi içimden..
Yarın oğlumun okulunda gösterisi var gecikmiş bir 23 Nisan gösterisi..Belli ki okulda söylemeyin sürpriz olsun diye tembihlemişler bunları, bizimki de ser veriyor sır vermiyor..umarım bu kadar zaman sakladığına değer merak ediyorum doğrusu..Geçen seferkini pek saymıyorum kısa bir okul macerasıydı ve at haline getirilmiş bir sopanın üzerinde tam öğlen uyku saatine denk gelen huysuz arkadaşlarla dolu bir gösteriydi,çocuklar perişan oldu diyebilirim.Neyse.
Bu sefer okuldan bir de not yollamışlar "istediğiniz en şık kıyafetini gönderin"diye.Biz de tabii özenip(tek ve ilk ya)bayram bahanesiyle kıyafet aldık.Kırmızı ayakkabılar,beyaz bir pantolon ve kırmızı t-shirt.Klasik yani bayrağı temsilen.Yalnız özellikle ayakkabılara para verirken içim çok acıdı.Birden bizim 23 Nisan'lar geldi aklıma ilk üç seneyi devlet okulunda okuduk ve bayram kıyafetlerini hazır almazdık.Bilmeyenler bilenlere rica ederdi dikmesi için.Bizimkileri anneciğim dikerdi ama o dikene kadar da yerimde duramazdım çünkü çalıştığı için hep son dakikaya bırakırdı ama yetiştirirdi."sen merak etme yetişir kızım"dedikçe daha çok sinirlenir ve paniklerdim-ya yetişmezse diye-ama o bir gecede diker ütüler odamıza hazır ederdi.Ve öyle baştan savma da yapmazdı mağazaya gitseniz o kadar temiz ve kaliteli dikiş göremezsiniz.
Hep süsüne meraklı olan ben bir de onları baş ucumda görünce sevinçten deliye dönerdim.Keşke bu hünerinden gram pay alabilseydim.Ama nasılsa bir yapan var diye hiç meraklanmadım ya da beceremedim.Ama bacak kadar çocuğa üç parça kıyafet alıp cüzdanı dükkanda bırakınca birden öğrenme hevesi sardı beni..Vakit bulursam bir ara dikişi de öğreneceğim:)))
Ne de olsa artık yarım buçuk anneyiz herşeye yetişmeyi öğrenmemiz lazım ufaktan değil mi?

23 Nisan 2008 Çarşamba

Celal Abimiz...:((((

Muhtemelen bütün gün onu düşüneceğim bugün..
Resmi tatil olması nedeniyle bugün izinliyiz ben de işe yarar birşeyler yapmak istedim ve Örnekköy Barınma Evi'mize gittim..Malum İzmir'in havası cehennem sıcakları başladı daha bu aydan...
Hayvan barınağının durumunu anlatmayacağım çünkü henüz barınak olamamış bir yer bizimki..Belediyenin keyfi yerine gelirse padoklarımız bitecek çıkmaz ayın son Çarşambası..350'den fazla köpek ve 300'den fazla kedi olan bir toplama kampı kıvamında bizim barınağımız..Bizim diyorum çünkü bir avucuz..Mail gruplarındaki yaygaraya bakılırsa 75-80 kişi arası ama gidip orada birşeyin ucundan tutan sadece bir avuç insanız...
Asıl oranın yaratıcısı,oranın demirbaşı,olmazsa olmazı Celal Abimiz var...Asker emeklisi ve tam on senedir sabrı ve merhameti dışında bir yardımcısı olmayan,annem ebatlarında(1.50 boy-45 kg)bir savaşçı o...Herkes onu asabi,terbiyesiz biliyor yanına yaklaşmaya korkuyor birşey söylemeye korkuyor ama nasıl olmasın..hep yarı yolda bırakılmış,bunca sene tek başına savaşmış bu da yetmezmiş gibi baktığı hayvanlara tecavüz edildiğine şahit olmuş..Onun da bir ailesi olmasına rağmen haftanın yedi günü sabahtan akşama kadar tüm zamanını,parasını,sağlığını oraya harcamış eli öpülesi bir varlık o...Elinde içi yemek dolu bir el arabası dağlarda gezinen başıboş hayvanlara bile yetişmeye çalışıyor...Bu da yetmezmiş gibi pazar günleri karısını da alıyor yanına elbirliğiyle yetişmeye çalışıyorlar....Bu savaşçı artık çok yorgun,hasta(inanın yazarken bile boğazım düğümleniyor)ama hala"ben olmazsam bunlar yaşayamaz"diyor ve bir saatini ayırıp doktora gitmiyor...
Bugün gittim..iki kap su değiştirmek bile onun için büyük yardım çünkü....Üç konteyner temizledim..bağlı duran köpekleri gezdirdim,su kaplarını temizledim,sularını tazeledim..Canım çıktı çünkü alan çok büyük ve hava çok sıcak bayılacağım sandım bir ara...Ben tek başıma şu kadarcık işten yoruldum,o bunların yanında dünya kadar iş yapıyor hem de HERGÜN...
Ama dedim ya savaşçı yorgun,savaşçı hasta artık..Güneş altında benim suratım mosmor oldu ama onun suratı kireç gibiydi...
Bugün hep onun için dua edeceğim allah onu dört ayaklı dostlarından ayırmasın diye

17 Nisan 2008 Perşembe

ÇILDIRTAN ABONE DİYALOGLARI:)

Bendeniz yedi sene sonra bir avukatlık bürosunda bir yayın kuruluşunun icra takipçisi oluverdim de..:)bu konuşmalar tarafımdan abonelerle yapılmıştır(ah keşke elimde ses kayıtları olsa)
-Beyefendi ben....avukatlık bürosundan arıyorum
-Neeeee?
-...avukatlık bürosu ;......... ilgili bir icra takibi var hakkınızda ko...(lafımı ağzıma tıkayıp başlıyor hikayesini anlatmaya)
-Beyefendi konudan zaten haberdarsınız (tebligat kendisine tebliğ edilmiş çoktan)
-Hayır benim birşeyden haberim yok
-Lütfen lafımı bölmeyin ve beni dinleyin
-Sosyal güvenceniz olmadığı için haciz listesine alınmışsınız en kısa zamanda ödeme yapmak zorundasınız aksi halde mal muhafazası gerçekleşecektir..
-Yahu benim neyim var ki hacize geliyorsunuz..
-Biz buluruz alacak birşeyler haciz giderleri de dosyanıza masraf olarak atacak bunlara gerek kalmasın yapın ödemenizi
-Amaaan gelirseniz gelin bi çikin karım var onu alır gidersiniz ama geri getirmeyin beni yaşatmaz
-Beyefendi lütfen biraz ciddi olun bakın hakkınızda kesinleşmiş bir hapis cezası var
-Çok ciddiyim kardeşim alın bu kadını hacizleyin..ben de hapiste 10 gün kafa dinler çıkarım
-Anlaşıldı..Ben resmi işlemlere devam ediyorum iyi günler
-Bi dakka bi dakka ne zaman geleceksiniz bunu almaya
-Neyi?
-Karımı
-İyi günler beyefendi!!!!!!!!!!!!!

13 Nisan 2008 Pazar

DERSİMİZ TABİAT BİLGİSİ


Şimdi malum bende bir tane(şimdilik!!!)oğlan çocuğu var..Yanlış anlaşılmasın "bende var" derken yolda bulmadım doğurdum elbet:)

Havalar güzelleşmeye başladığından ve ben cumartesi günleri de çalıştığım için iki haftadır haftasonlarını babaannesinin yazlık evinde geçiriyor..Orada da hem de deniz hem çayır çimen hayatından memnun yani..Artık yaşı da büyüdüğü için Örümcek Adam,Winnie The Pooh dergileri falan kesmiyor onu..Gözdemiz Neyşınıl Ceografik Kids,Bilim Çocuk falan..orada sayfalarda gördüklerini kısmen de olsa yaşayarak perçinleyince pek zevk alıyor keratta..İki haftadır babaannesi onu kır bayır gezdirip çiçek ve ağaç isimlerini öğretiyor..Tabii biz almaya gittiğimizde de bir heyecan anlatıyor.Yalnız isimleri kendine has lisanıyla söylüyor o başka(bilim dergileri okuyor ama konuşmaya gelince hala adam gibi değil :D)

Oğlan:"Anne bak gelincik"

Ben :"Hmmm ne kadar güzelmiş"

Oğlan: "Bunun arkadaşı var damatçık"

Ben :(Bu kötü espri karşısında zoraki bir gülümseme)

Oğlan : "Bak papatya"

Ben :"Ay harikasın sen kuzum"

Oğlan : "Anne bak yimoza"

Ben : "O ne oğlum?"

Oğlan : "hani sarı sarı var ya ağaçta o işte"

Ben :Hmmm annadım mimoza yani"

Ve bu iş bütün sahil boyunca devam etti.."ebegümeci anne,pisipisi otu anne...v.s."

12 Nisan 2008 Cumartesi

DAYANAMADIM GELDİM

Ben de özendim şu blog işine baktım ki bu devirde yazmak herkese daha kolay geliyor..ben de yazacağım o zaman..hem hayatım da eskisi kadar renksiz ve monoton değil artık elbet anlatacak birşeyler çıkar..tam bir buçuk aydır çalışıyorum hem de yedi seneden sonra..ve yine hem de patronumla futbol oynayamayacağım kadar disiplinli bir iş yerinde..
Uzun zamandır kesintisiz çalışanlar bana deli gözüyle bakıyor ama olsun ben hala aynı fikirdeyim:Haftada on gün olsun ben de on gün çalışayım.O kadar özlemişim ki sabahları bir amaç için yataktan kalkıp telaşla giyinmeyi,koşa koşa vapura gitmeyi,vapurun bulaşık suyu gibi çaylarını içmeyi vs..çok zor zamanlara girmeye başladığım bir arada ilaç gibi geldi bana işe girmek allah saadetimi bozmasın dimi:))
Hadi bakalım hoşgeldin yazılarınızı bekliyorum..