16 Aralık 2008 Salı

AŞİNA OLMAK KÜÇÜMSEMEYİ DOĞURUR

Şu meşhur çıldırtan abone diyalogları var ya ;artık onlar da beni çıldırtmıyor. Çok hissiz olmaya başladım.Her ne kadar şefler buna ”tecrübe” dese de bence sadece” aldırmazlık” .Bugün mübalağasız adamın biri bütün sülalemi sevgiyle andı.Önce derin bir soluk aldım ve lafını kesmeden şikayetini dinledim, bana sorduğu sorulara cevap vermeye çalışırken kesinlikle beni dinlemediğini fark ettim.Gerçek “BEN”in yapması gereken kırarcasına telefonu vurmak olurdu.(bunu ailem çok iyi bilir kapı ve telefon çarpmakta üzerime yoktur kızınca) ama bugün öyle olmadı.Bilinen en eski taktikleri kullandım bu sefer.Tepkisiz kaldım.İşe de yaradı bu onu daha da delirtti ama benim de istediğim buydu zaten. Başarmıştım.
Bizim büroda mutlak bir doğru vardır.En çok bağıran borçlu ilk önce borcunu ödeyendir.Öyleyse neden hasta hasta gırtlak patlatayım ki.
Ama yine de sabrını zorlayanlar var tabii.Adam sadece adres soracak onu bile kriz durumuna sokabiliyor.
(Arkadaşımın başına gelmiştir)

Adam: Kardeşim ben Faktörlüğün oradayım nereye doğru yürüyeceğim
A..u : Nerdesiniz……!!!!!!????? Puhahaaaaa
Adam: Faktörlük yok mu burada işte DEÜ Faktörlüğü
A..u : Rektörlük olabilir mi acaba?(bu arada idrarını kaçıracak dereceye geldi gülmekten)
Adam : Biz ne diyoruz kardeşim işte dalga mı geçiyorsunuz.

Adam şivesi de işin içine girince A..u’nun kendine gelmesi epey uzun zaman aldı.Bu arada adamın sorduğu yer iş yerimize sadece dört dakika mesafede olmasına rağmen hiçbir zaman büroya gelemedi.Sanırım ısrarla Faktörlük aradığı için.

15 Aralık 2008 Pazartesi

BU NE BİÇİM GÜN BÖYLE


Zaten yıllar sonra bulmuşum idealimdeki işi onu da saçma sapan bayram(bana göre bayram olmayan)tatili denen gereksiz aralar bölüyor.Oldu mu şimdi mutlu musun yani.Sabah şirketin kapısına geldim ve binanın kokusunu alınca birden duraksadım.Nedense hiç içeri giresim gelmedi.Sonra kendimi zorlayarak bir iki adım attım ama düşündüğüm gibi olmadı…Masam,koltuğum hatta işe başladıktan üç ay sonra kavuştuğum çöp kovam bile yabancı geldi bana.Bütün bunlar yetmezmiş gibi öğlen yemeğinde kurban kavurması falan çıkınca artık eve gidip biraz eşya toplamak istiyorum demek geldi içimden.
Bir haftada aramam gereken tam 4527 kişi var.Fakat haftaya başlar başlamaz , işini yapmış olmak için yapanların benden önce bıraktığı yanlışlarla dolu artıkları temizlemek , yıllık iznini bir türlü kullanamayan şefimizin acısını öncelikle benden çıkarması gibi sebepler işime konsantre olmamı daha da zorlaştırdı.Tam hazırım artık derken bir şey söylemek için telefon ettiğim kayınvalideme hiçbir şekilde ulaşamamanın verdiği sinir-stres harbi aldı aklımı başımdan.Her ikisinin de cep telefonu kapalı..ev telefonları cevap vermiyor..site güvenliğine kadar heryeri ayağa kaldırdım..yoklar…oldukça kabarık bir trafik kazası dosyaları olduğu için insanın aklına iyi bir olasılık gelmiyor.Artık Çato da atlamış arabaya evlerini kontrol etmeye gidiyordu ki halasından aldım haberlerini.Meğersem hatun dişçiye gitmiş baba da yürüyüşe çıkmış.Tamam da böyle anlarda cep telefonu taşımazsan ne zaman taşıyacaksın…Ama intikamım acı olacak..
*Bulaşık makinem çalışmıyor…Evde atılması gereken bir sürü eşya – kitap gibi ıvır zıvır var ama biliyorum ki elimi sürersem yine hiçbirini atamayacağım.Elim öncelikle Çato’nun eşyalarına gidiyor nedense (hehehee)
*Telefonumdaki resim ve videoları bluetooth’la bilgisayara atmayı bir türlü beceremiyorum.
*Şuanda hem yazı yazıyorum hem de oğlumun güzel suratını seyrediyorum kaşık suratını ısırmak geldi içimden.
* Çato devamlı iğrenç belgeseller seyrediyor.1940’larda yapılmış savaşlarda kullanılan eski püskü uçakları izliyor.Nedir yani?
* Yarın iş yerinde yemekte kelle-paça çıkacak…yani yine açım..

14 Aralık 2008 Pazar

EVLENDİK...

Aslında bunu ev alanlar söyler biliyorum ama öyle bir umut olmadığı için bundan sonra her taşındığımız ev için söyleyeceğim.Bu bizim on senede sekizinci evimiz.Yani aslında karı koca bağımlılığımız da diyebiliriz.Her ne kadar tek rakibimiz Calanon olsa da henüz kendisinin hızına yetişemedik.Onlar kıta değiştirerek bize devamlı fark atıyorlar.Bayram tatilinin üç gününü ev bakarak(günde 25-26 tane)geçirdik.İçim dışım ters dublex,düz dublex,ebeveyn banyo,3+1,4+1,5+1 iki banyo parke,hazır mutfak,güvenlik........aklımı oynatacakken son gün seçenekleri sadece beşe indirebildik...Aradığımız özellik çok olunca o bolluğun içinde kısıldık kaldık.İşe yakın olsun,yuvalara yakın olsun,güvenliği olsun vs.En sonunda Antalya'ya gittiğimizde ilk baktığımız evi tuttuk.O kadar yorgunluktan sonra evi tuttuğumuza sevinemdim bile.Şimdi gözümün önünden nakliye kamyonları,evin içine saçılmış gazete kağıtları,hurçlar ve"yenge çay yapsan da içsek "diyen hamallar(en son bizi taşıyanlar istemişti imdadıma alt komşum yetişmişti sağolsun)geçiyor.
Oğlana evi beğendirdik.Ama bana sıkıntı gerektiği için bir türlü huzurlu olamıyorum işte.Şimdiden hüzün kapladı içimi.Yılbaşı ağacımız bile olamayacak çünkü herşey kolilerde olacak.Ufak tefek yapılması gerekenler çok vakit alacak.Adres değişiklikleri,nakiller,iptaller oooff of.
Neyse bir de güzel tarafı yarın iş var.Bu tatil bana çok uzun geldi işimi özledim.Biraz kavga kıyamet yaşayıp kendime gelmem lazım.