21 Temmuz 2008 Pazartesi

KAN KIRMIZI AYDEDE


İsimlerinin hakkını vermeleri nerdeyse onbeş yıl alıyor. Yok olmaları onbeş dakika bile değil.İki gündür ciğerimiz yanıyor-hatta bildiğim kadarıyla şunları yazarken bile yanmaya devam ediyor-.İzmir’imin küçük ilçesi Menderes iki gündür alevler altında şehir merkezinde hasretle beklediğimiz esintiler orada şiddetli rüzgar halinde esiyor ve felaketi hızlandırıyor.Dün akşamüzeri gelen telefonla aldık haberi “eski yoldan gelmeyin yangın var”diyordu ucundaki ses.Oğlanı babaannesine götürecektik.”biz zaten geç çıkarız”dedi eşim.Gerçekten de gece denebilecek bir saatte epeyce geç çıktık yola.Bir yandan da karşı taraftan akan trafiğe bakıp bu kadarı normal değil bu saatte dedik birbirimize.Gümüldür’e yaklaştıkça Ay’ın tabiat harikası olmaktan öte felaket habercisi gibi olan kırmızı rengini,farların ışığında uçuşan şeylerin kelebek değil de küller olduğunu fark ettik.Biraz daha ilerde de yola girişi engelleyen jandarmaları gördük.Yol boyunca elektrikler kesik olduğu için tepelerin arkasından yansıyan kızıllığı görmemiz daha kolay olmuştu.Vardığımızda orada da elektriklerin olmadığını gördük.Belki ertesi gün gelir dedikleri için ailemizi orada bırakıp evin yolunu tuttuk yine, vakit artık iyice geceyarısı olduğundan uzun da olsa Kuşadası yolunu kullanmaya karar verdik.Asıl yangın bölgesine oldukça uzak bir noktada otobandan geçerken eşim birden alevleri gördü.Hem gece olduğundan hem de pek yön kavramım olmadığından bunda ne gariplik olduğunu anlayamadım önce sonra eşimden alevlerin bu kadar yüksek olmasa o mesafeden görülemeyeceğini öğrendim.Hem de bir noktada değildi.Üç tepe birden yanıyordu. Üç köy birden boşaltılmış.Benimki gaddarlık mı yoksa gerçek merhamet mi bilemem ama aklıma ilk evini terk eden insanların geride bıraktıkları savunmasız hayvanları geldi.Kümeslerde tavuklar,bağlı duran köpekler,ahırlarda küçük-büyük baş hayvanlar,ormandaki kuş yuvaları,kaplumbağalar tavşanlar,tilkiler…v.s.
Ayaklarından metrelerce toprağın altına prangalı ağaçları zaten saymıyorum asıl kurban onlardı çünkü :(
Bugün benim de üye olduğum bir gruptan gelen e-posta ciğerimi iyice dağladı.İzmir’in sayılı hayvan barınaklarından birisi de tam o bölgenin ortasındaydı.Binlerce hayvan,sadece 1500 tanesi köpek gerisini düşünün artık.Yakın çevredeki hayvanseverleri ve veterinerleri tahliye için yardıma çağırıyorlardı.Ben burada elim kolum bağlı sadece kahrolabiliyorum.
Bu acıları daha önce defalarca yaşadık hatta her yaz yaşıyoruz. Belki hiçbiri Gelibolu kadar içimi acıtmadı ama her yangında Kutup Tilkisi’nin evimizin orada yanan ağaçlara bakarak “Bizim ayaklarımız var kaçıyoruz ama onlar hem canlı hem de kaçamıyor”diye ağlaması geliyor aklıma. Doğru ;can çekişerek ölüyorlar ve en acısı da buna sebep olan biz acımasız insanoğluyuz.
DÜNYANIN EN BÜYÜK DÜŞMANI İNSANDIR.

1 yorum:

Ece dedi ki...

Çok üzücü..Her yıl biraz daha artarak oluyor bu yangınlar..ihmal,terör..ne dersen de..İnsanoğlu gözünü açacak bir gün. Görebileceği,soluyabileceği bir şey bulamayacak ama..
Yangınlar olmadan da sırf villalar,siteler yapılacak diye yok edilen orman arazileri de ayrı bir konu.
Kortel Korusu'nu duydun her halde?
Sevgiler canım